Hakkımda

Fotoğrafım
Devrik cümleler kurmak keyif verir bana çoğu zaman. Düşünmeye hangi kelimeden başlarsam onunla yazarım , düzeltmem. He birde buz yemeyi severim tuhaf bir şekilde.

25 Aralık 2011 Pazar

Benim adım değişim.

Sana benzemeye başlıyorum yavaş yavaş. Aynaya baktığımda gördüğüm kişi hala aynı olsa da gözlerimi kapattığımda karşılaştığım kişi artık aynı değil. Her gözümü kapattığımda seni görüyor olmam ise cabası.. Bu beni rahatsız etmiyor. Hoşuma gittiğini de söyleyemem. 
Asla iyi biri olduğumu kabullenmedim. Her zaman kendimden bahsederken 'masum değilim' derdim. Her işe bir şeytanlık katar , her yaptığımı kendim için oyuna çevirirdim. Adete oyun delisi bir çocuk gibi , şeytansı bir çocuk gibi..
Bunları neden anlatıyorsun diyecek olursan eğer ; şu sıralar anlayamadığım bir masumluk var suratımda. Dedim ya git gide sana benziyorum diye. Bu beni rahatsız etmiyor , hoşuma gittiğini de söyleyemem. 
Yolda yürürken şaşkın şaşkın etrafıma bakmıyorum da , en ileriye bakarak -ama görmeyerek- yürüyorum. Bakar-kör denir buna. Ben sadece gözlerim açıkken bile suretini canlandırabiliyorum beynimde , o kadar.  Bu beni rahatsız etmiyor , hoşuma gittiğini de söyleyemem.


-Bana benzemeye başlıyorsun yavaş yavaş sevgilim. Sana baktığımda hala o güzel yüzünü görüyor olsam da ruhun artık sana ait değil. Bana ait olmaya başlıyorsun , her gözünü kapattığında göreceğin kişi olduğum için. Bu seni rahatsız etmemeli peki hoşuna gitmeli mi?
Asla iyi biri olduğunu kabullenmedin , her zaman 'masum değilim' dedin. Ahh benim deli sevgilim. Sen tanıdığım en masum kişilerden birisin. Yaşadıklarını kendine hep bir oyun gibi yansıtarak eğlenmeyi seçmiş olman seni kötü yapmaz. Adete oyun delisi birisin , bir çocuk kadar masum. 
Bunları neden anlatıyorsun diyecek olursan eğer ; nedeni şu sıralar halinin farkına varıyor olman . Her zaman o yüzüne yansıyan masumluğu görüyor olman. Dedim ya git gide bana benzemeye başlıyorsun diye ; kendini çözmeye başlıyorsun yani. Sen hep bendin. Ben sadece sana öğrettim.Bu seni rahatsız etmemeli peki hoşuna gitmeli mi?
Yolda yürürken etrafına bir şeyler ararcasına bakmıyorsun artık. En ileriye bakarak yürüyorsun bundan sonra. İnsan bulduğu bir şeyi aramaz. Sen bulduğun bu benliğinle geleceği koruyorsun artık , benimle beraber. Bu seni rahatsız etmemeli peki hoşuna gitmeli mi? 

3 Eylül 2011 Cumartesi

Ufak bir yara , iki damla kan.

Şu sıralar sıkıntılıyım demeyeceğim. Ben hep böyleydim..


Dilime vurmaya gerek duymadığım sıkıntılarım içimde geziniyor.Gözlerimden süzülmeye çalışırken kendini titreyen dudaklarımda buluyor. Bir süre beynimde dolaştıktan sonra baş ağrısı olarak geri dönüyor. Ellerime gidiyor utanmaz , titretiyor bu yaşımda. sallanıyor bacaklarım durmaksızın. Göğüs kafesimde aheste aheste dolaşırken avını görmüş bir yılan gibi saldırıyor kalbime ! kanatıyor arsız.


Kan kaybından kaybetmeye ramak kalmış umutlarım , ve senin bana asla bağışlamadığın sevgin.  Günden güne yok ediyor beni..

31 Ağustos 2011 Çarşamba

Bilinmeyen bir yalnızlık.

İçimde öyle bir duygu var ki çözemiyorum bir türlü. Üzerine farklı deneyler yapıyorum ne olduğunu anlamak için.Mutluluk değil , aşk değil , üzüntü değil. Ne öyleyse ? 
17 yıldır süregelen bir gerçek var sanırım içimde. Kaçabildiğim ama saklanamadığım bir gerçek. Çevremde fazlasıyla arkadaşım var , gereği kadar dostum. Mahallemdeki esnafla aram iyidir , yeni tanıştığım insanlarla hemen arkadaş olabilirim. Ee yalnız değilim öyleyse diyorum ister istemez. Öyleyse nedir bu bayramların boş geçişinin sebebi. Neden kendimi istemsizce atıyorum sokağa. 
Bayramdır hani büyükler ziyaret edilir , el öpülür. Sorarım size hani benim büyüklerim? Alt katımda oturan yaşlı tonton teyzemi sormuyorum , sokağın karşısında küçük bir bakkalı olan Ahmet amcayı sormuyorum. Ben öz mü öz teyzemi , amcamı , halamı, dayımı soruyorum. Neredesiniz? ' yav kızım istesen çıkıp gelebilirsin , biliyosun severiz seni ' gelmeyin bana bu yapmacık sözlerle. Lütfen.
Hadi madem bu kadar basit her şey açıklayın bana. İnsanlar bana bayramda ne yapıyorsun , hangi akrabalarına gidiyorsun dediğinde ne söyleyeyim?  Şehir dışındalar yalanı tutmuyor artık onu baştan söyleyeyim. 
Bayramlarımı sıradanlaştıran sözde beni çok seven akrabalarım. N'olur beni bu şekilde sevmeyin. Can yakıyor. 

30 Temmuz 2011 Cumartesi

Kendimden ufak bir ayrıntı.

Gezmeyi çok severim. Yeni yerlere gitmeyi etrafı kocaman gözlerle incelemeyi severim. Her zamankinden farklı şeyler görmek keyif verir bana.
Mesela ben Galata Kulesine herkesin baktığı açıdan bakmayı sevmem. Eminönü'nden bakıp binaların arasındaki haliyle görmeyi sevmem. Dibine gidip aşağıdan bakmayı sevmem. Ben Galata Kulesine bakacaksam eğer kimsenin bakmadığı bir noktadan bakmak isterim. Belki bir kaç ara sokağa girip yarısını görmek olabilir. Böylesi çok daha büyülü gelir bana.


İlişkilerimde de böyleyim. Duruma hep farklı yaklaşmak isterim. Asla bana romantik gelmez baş başa çok ünlü bir restoranda yemek yemek. Hayır ben az bilinen harika balık ekmek yapan denize karşı küçük iskemlelerde oturmak isterim sadece. 
Kimsenin bakmadığı açılardan bakmayı severim. Böylelikle daha fazla ayrıntı yakalarım ve bu daha çok keyif verir bana yaşadıklarım.


Tavsiye ederim.

29 Temmuz 2011 Cuma

Geçmişe dönsek mi dönmesek mi?

Hiç bir şey yokken , her şey normalken ufak bir esinti ve benim sana tesadüfen* yaklaşmam sonucunda başımı döndüren kokunu aldım. İşte o zaman başladı her şey..


Bir zamanlar umurumda olmayan sen , her seferinde kaçtığım sen şimdi her gözümü kapattığımda benimle. Sabahları gözümü açtıktan 5 dakika sonra geliyorsun aklıma. Gönül isterdi ki 5 dakika erken düşünmeye başlayayım seni.


Değişen neydi? Neden böyle oldu? Senin nefesin tenime değdi diye mi böyle? Seni hissetti tenim. Artık söz geçiremem ona ne dersem diyeyim..


'' Dilim tutulsaydı da söylemeseydim sana duygularımı ! ''
Hep unutulmasını isteriz ya  söylediklerimizin ,utancımızdan. Ben tüm cesaretimi toplayıp gözlerinin içinde kaybolarak titreye titreye itiraf ettim her şeyi iki kelime ile gözlerim dolu dolu. Ne mi oldu? unuttu..
İyi bir şey değil unutması , istemeyin.


İşin en ağır tarafı ise susmak zorunda olmak. Kimseye bahsedememek en acısı. Biri görür korkusundan günlüğüme bile yalan söylüyorum. Cümleye hep ' çok güzel bir gündü ! ' diye başlıyorum..


Gitmeni istiyorum bazen. ve iki saniye içinde vazgeçiyorum bundan. Düşüncesi bile katlanılmaz geliyor. Nasılsa şuan yanımdasın diye rahat hissedemiyorum. Sonunu düşünmekten anı yaşayamıyorum.




Gidersen bir gün kokunu bir şişeye doldurup baş ucuma bırak sevgili..





25 Temmuz 2011 Pazartesi

Hıphızlı !

Her şey çok hızlı gelişiyor. Sanki birisi parmağını 'ileri' tuşuna basılı tutmuş gibi. 
Sadece yaşıyoruz..

Söylediklerimizi gördüklerimizi anlamaya vakit yok. 'Zaman' filmini geriye alıp o parmağını basılı tutan kişiyi uyardıktan sonra tekrar izlesek kim bilir neler göreceğiz. Kaçırdığımız ne çok şey varmış diyeceğiz..
Ama yok yok iyi böyle. Ben filmi hızla izlerken bile yakalayabiliyorum tebessümlerimizi.

Bu şekilde olunca üzüntülerimiz de çabucacık kayboluyor gözden... 

İdare edemem anne !

Hiç esmeyen bir evde ağustos sıcağını yaşamak kadar zoru yoktur sanırdım hep. Dışarı çıkana kadar..


Biz insanlar hep en kötüsünün bizim başımıza geldiğini düşünürüz. ''Ben bugün neden et yiyemiyorum ? bundan daha kötü ne olabilir !? ''


Yaşadıklarımız yeterince kötü değil diye mi böyle olur. Şikayet etmeye halimiz olduğundan mıdır bu hallerimiz?
Bir sokak çocuğunun gözüyle baksak hayata iki dakika için , şükretmeye başlar mıyız dersin?


Deneyelim..

Anlam veren bir şeyler gerek.

Bir piyano nasıl olurda bu kadar huzur verir insana? Belki de piyano diğer şarkılarda olduğu gibi fon olarak kullanılmak yerine asıl olay ona yüklendiği için bu kadar güzeldir. Konuşan tek şey o olduğundandır belki..


 Sahi bu kadar mı sıkıyor bizi insanların konuşması? Oysa insanlar konuşa konuşa..
 Düşünmemize izin verilmedikçe konuşmak bile sıcakta gördüğümüz seraplar kadar anlamsız gelir. Sadece düşündüren şeyler anlamlı olabilir. Her insan farklı düşünüp kendi hisleriyle , duygularıyla anlamlandırabilir gördüklerini. 


O yüzden ana sınıfındayken boyama dersinde hep boyaları birbirine katarak karışık bir görüntü koyardım ortaya. Herkes kendi anlamını bulabilsin diye..

'Bir'li vakitler.

'Bir' ile başlar bir çok yazı fark ettiyseniz. 
- bir zamanlar..
 -bir keresinde..
  - bir adam vardı..
   - bir varmış , bir yokmuş.


Bunun oluşunu kınamak için yazmaya karar verdiğim bu yazıya bile 'bir' ile başladım..